|
English Translation |
|
More meanings for engel
obstacle
noun
|
|
mani,
ket
|
barrier
noun
|
|
bariyer,
set,
korkuluk,
duvar,
çit
|
impediment
noun
|
|
mani,
ayak bağı,
geciktirme,
kekemelik,
pelteklik
|
stop
noun
|
|
durak,
durma,
stop etme,
duraklama,
nokta
|
obstruction
noun
|
|
engelleme,
arıza,
tıkama,
kapama,
engel olma
|
hurdle
noun
|
|
sorun,
parmaklık,
güçlük,
çit,
yarış engeli
|
hindrance
noun
|
|
engelleme,
mani,
ayak bağı,
önleme
|
block
noun
|
|
blok,
kütle,
kütük,
apartman,
makara
|
handicap
noun
|
|
handikap,
özür,
yetersizlik,
mahzur,
elverişsiz durum
|
stumbling block
noun
|
|
zorluk,
güçlük
|
interference
noun
|
|
girişim,
parazit,
karışma,
engelleme,
müdahale etme
|
drawback
noun
|
|
sakınca,
vergi iadesi,
ihraç primi
|
drag
noun
|
|
direnç,
tırmık,
aptal,
etki,
bir nefes
|
snag
noun
|
|
budak,
çıkık uç,
kırık diş,
fırlak diş,
nehir dibine saplı ağaç
|
bar
noun
|
|
bar,
baro,
çizgi,
kalıp,
bariyer
|
let
noun
|
|
let,
kiraya verme,
kiraya verilmiş mülk
|
hedge
noun
|
|
çit,
yatırım,
önlem,
tedbir,
engelleme
|
fence
noun
|
|
çit,
eskrim,
parmaklık,
çalıntı mal satıcısı
|
check
noun
|
|
ara,
kontrol,
check,
Çek,
denetleme
|
retardation
noun
|
|
geciktirme,
yavaşlama,
gecikme,
yavaşlatma,
alıkoyma
|
difficulty
noun
|
|
zorluk,
güçlük,
sıkıntı,
sorun,
külfet
|
balk
noun
|
|
kiriş,
ket,
hata,
başarısızlık,
sürülmemiş kısım
|
disincentive
noun
|
|
vazgeçiren etmen,
caydırıcı faktör,
mani
|
restraint
noun
|
|
kısıtlama,
tutma,
sınırlama,
baskı,
tahdit
|
trammel
noun
|
|
ayak bağı,
bukağı,
bir tür balık ağı,
elipsograf
|
barricade
noun
|
|
barikat,
siper
|
barrage
noun
|
|
baraj,
yaylım ateşi,
bent,
set,
engelleme ateşi
|
clog
noun
|
|
takunya,
terlik,
kütük,
nalın,
köstek
|
dam
noun
|
|
baraj,
set,
hazne,
toplama havuzu,
anne hayvan
|
shackles
noun
|
|
pranga,
zincir
|
encumbrance
noun
|
|
ipotek,
yük,
yükümlülük,
sorumluluk,
borç
|
cramp
noun
|
|
kramp,
mengene,
krampon
|
entanglement
noun
|
|
dolaşıklık,
karmaşıklık,
zorluk,
gönül iğleri,
gönül işleri
|
holdback
noun
|
|
engel
|
crimp
noun
|
|
kıvrım,
dalga,
lüle lüle saç,
mani
|
tie
noun
|
|
kravat,
bağlantı,
bağ,
beraberlik,
düğüm
|
baulk
noun
|
|
kiriş,
ket,
hata,
başarısızlık,
sürülmemiş tarla
|
discouragement
noun
|
|
cesaretin kırılması,
vazgeçme,
hevesin kırılması
|
slashing
noun
|
|
mani
|
hobble
noun
|
|
topallama,
aksama,
duraksama,
ayak bağı,
zorluk
|
rub
noun
|
|
sürtünme,
sürtme,
pürüz,
ovalama,
ovma
|
determent
noun
|
|
caydırıcı güç,
caydırıcı silâh
|
stay
noun
|
|
kalma,
ziyaret,
ikamet,
durma,
oturma
|
counterwork
noun
|
|
karşı çalışma
|
supersedeas
noun
|
|
üst mahkeme emri,
temyiz,
infazın geciktirilmesi
|
countercheck
noun
|
|
tepki,
reaksiyon,
tekrar kontrol etme
|
stick
noun
|
|
sopa,
çubuk,
değnek,
baston,
kumpas
|
hold-up
noun
|
|
gecikme,
gecikme nedeni,
tıkanıklık,
yol kesme,
silâhlı soygun
|
See Also in Turkish
engel olmak
phrase, noun, verb
|
|
prevent,
hinder,
obstruct,
handicap,
estop
|
beklenmedik engel
noun
|
|
facer
|
pistteki engel
noun
|
|
obstacle on the track,
chicane
|
engel çıkarmak
noun
|
|
disrupt,
cast a damp over
|
engel olmamak
phrase
|
|
not to interrupt,
give rein to,
give free rein to
|
engel atlamak
verb
|
|
jam,
vault
|
engel koymak
verb
|
|
obstacle,
hedge off,
handicap
|
engel çubuğu
noun
|
|
barrier bar,
crossbar
|
engel olan
adjective
|
|
obstacle,
obstructive,
disincentive,
preclusive
|
engel olma
noun
|
|
obstacle,
obstruction,
disallowance,
preclusion,
blocking
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|