|
English Translation |
|
More meanings for içten
sincere
adjective
|
|
samimi,
dürüst,
gerçek,
candan,
doğru
|
hearty
adjective
|
|
candan,
bol,
yürekten,
canlı,
kuvvetli
|
internally
adverb
|
|
içten
|
interior
adjective
|
|
iç,
dahili,
içteki,
ülke içi
|
heartfelt
adjective
|
|
yürekten,
samimi,
candan,
içten gelen
|
sincerely
adverb
|
|
içtenlikle,
samimiyetle,
samimi olarak,
candan
|
genuine
adjective
|
|
gerçek,
hakiki,
özgün,
samimi,
öz
|
deep
adjective
|
|
derin,
koyu,
ağır,
şiddetli,
aşırı
|
cordial
adjective
|
|
samimi,
candan,
kâlbe güç veren
|
honest
adjective
|
|
dürüst,
namuslu,
doğru,
hilesiz,
saf
|
deeply
adverb
|
|
derinden,
çok,
son derece
|
candid
adjective
|
|
samimi,
dürüst,
açık,
tarafsız,
candan
|
truthful
adjective
|
|
doğru,
gerçek,
gerçeğe uygun,
samimi,
doğru sözlü
|
earnest
adjective
|
|
ciddi,
ağırbaşlı,
samimi,
gerçek,
hevesli
|
inwardly
adverb
|
|
içeriye,
manen,
içinden,
içte
|
true
adjective
|
|
gerçek,
doğru,
hakiki,
asıl,
tam
|
truly
adverb
|
|
gerçekten,
hakikaten,
içtenlikle,
doğru olarak,
sadakâtla
|
ingenuous
adjective
|
|
saf,
masum,
temiz kalpli,
açık sözlü,
saftrik
|
open
adjective
|
|
açık,
serbest,
geniş,
dürüst,
ferah
|
gut
adjective
|
|
içgüdüsel,
ateşli,
coşkulu,
önemli,
ciddi
|
kindly
adverb
|
|
lütfen,
nazikçe,
iyilikle,
şefkâtle
|
unfeigned
adjective
|
|
gerçek,
yapmacıksız
|
forthright
adjective
|
|
samimi,
açık,
dobra dobra
|
childlike
adjective
|
|
çocuk ruhlu,
samimi
|
devout
adjective
|
|
dindar,
samimi,
sadık,
ciddi,
istekli
|
bona fide
adjective
|
|
iyi niyetli,
hakiki,
gerçek
|
familiar
adjective
|
|
tanıdık,
aşina,
bilinen,
alışık,
alışılmış
|
faithful
adjective
|
|
sadık,
bağlı,
vefalı,
imanlı,
doğru
|
bluff
adjective
|
|
dik,
sarp,
açık sözlü,
pervasız,
sözünü esirgemeyen
|
unaffected
adjective
|
|
etkilenmemiş,
doğal,
yapmacıksız,
değişmemiş
|
undesigning
adjective
|
|
gizli maksadı olmayan,
samimi
|
heart-whole
adjective
|
|
kâlbi boş,
samimi,
candan
|
heart-to-heart
adjective
|
|
samimi,
candan
|
hail-fellow-well-met
adjective
|
|
dost canlısı,
cana yakın,
sıkı fıkı
|
whole-hearted
adjective
|
|
candan,
samimi
|
true-hearted
adjective
|
|
sadık,
vefalı
|
open-armed
adjective
|
|
samimi,
candan
|
open-hearted
adjective
|
|
açık kalpli,
açık yürekli,
samimi,
candan
|
honest-to-goodness
adjective
|
|
sade ve basit,
gerçek
|
honest-to-god
adjective
|
|
sade ve basit,
gerçek
|
See Also in Turkish
En içten dileklerimle!
interjection
|
|
with my best wishes,
Best wishes!
|
en içten dileklerimle
|
|
with my best wishes
|
içten yanmalı motor
noun
|
|
internal-combustion engine
|
içten içe
adjective, adverb
|
|
sneakingly,
sneaky,
sneaking
|
içten teşekkürler
noun
|
|
hearty thanks
|
içten yanma
noun
|
|
spontaneous combustion
|
içten gelen
adjective, adverb
|
|
spontaneous,
heartfelt,
cheerful,
cheerfully
|
içten içe olmak
verb
|
|
be sincere,
smolder,
smoulder
|
içten olmayan
adjective
|
|
insincere,
hollow-hearted,
set
|
içten gelme
noun
|
|
come from within,
spontaneity,
spontaneousness
|
|
|
|
|
|