|
English Translation |
|
More meanings for açık sözlü
outspoken
adjective
|
|
samimi,
sözünü esirgemeyen,
dobra,
lafını sakınmayan,
lâfını esirgemez
|
frank
adjective
|
|
samimi,
dürüst,
ücretsiz giden mektup,
sözünü esirgemeyen,
içi dışı bir
|
honest
adjective
|
|
dürüst,
namuslu,
doğru,
içten,
hilesiz
|
explicit
adjective
|
|
açık,
belirgin,
belli,
aşikâr
|
blunt
adjective
|
|
kör,
körelmiş,
duygusuz,
patavatsız
|
forthcoming
adjective
|
|
önümüzdeki,
gelecek,
yaklaşan,
çıkacak olan,
hazır
|
plainspoken
adjective
|
|
dobra dobra konuğan,
lafını sakınmayan,
patavatsız
|
ingenuous
adjective
|
|
içten,
saf,
masum,
temiz kalpli,
saftrik
|
bluff
adjective
|
|
dik,
sarp,
pervasız,
sözünü esirgemeyen,
içten
|
plump
adjective
|
|
tombul,
dolgun,
tıknaz,
etli,
etine dolgun
|
unreserved
adjective
|
|
koşulsuz,
tam,
çekinmeyen,
sınırlanmamış
|
expansive
adjective
|
|
geniş,
genişleyen,
yaygın,
yayılan,
açık
|
free-spoken
adjective
|
|
sözünü esirgemeyen
|
straight-out
adjective
|
|
gerçek,
hakiki,
içi dışı bir,
dürüst,
sözünün eri
|
See Also in Turkish
sözlü
noun, adjective
|
|
verbal,
oral,
vocal,
viva,
oral examination
|
açık
noun, adjective, adverb
|
|
open,
outdoor,
clear,
obvious,
deficit
|
Similar Words
gerçek
noun, adjective, adverb
|
|
real,
true,
actual,
the real,
fact
|
içten
adjective, adverb
|
|
sincere,
hearty,
internally,
interior,
heartfelt
|
|
|
|
|
|