|
English Translation |
|
More meanings for yaltaklanmak
curry favor with
phrase
|
|
yaranmaya çalışmak
|
blarney
verb
|
|
yağ çekmek
|
fawn
verb
|
|
yavrulamak,
doğurmak,
kuyruk sallamak,
dalkavukluk etmek
|
adulate
verb
|
|
pohpohlamak,
dalkavukluk etmek
|
soap down
verb
|
|
sabunlamak,
yağcılık yapmak,
ayartmak
|
beslaver
verb
|
|
göklere çıkarmak,
öve öve bitirememek,
yağ çekmek
|
blandish
verb
|
|
yağ çekmek,
dil dökmek,
gönlünü almak
|
court
verb
|
|
kur yapmak,
istemek,
aranmak,
davet etmek
|
cringe
verb
|
|
sinmek,
yalakalık yapmak,
korkuyla eğilmek
|
grovel
verb
|
|
sürünmek,
yerde sürünmek,
ayaklarına kapanmak,
tapmak
|
hustle
verb
|
|
acele ettirmek,
itmek,
itelemek,
dürtmek,
sıkıştırmak
|
play to
verb
|
|
gözüne girmeye çalışmak,
üzerinde durmak,
vurgulamak,
kızdırmak,
tepesini attırmak
|
slaver
verb
|
|
ağzının suyu akmak,
salyası akmak
|
toady
verb
|
|
dalkavukluk etmek,
yağ çekmek
|
truckle
verb
|
|
boyun eğmek
|
wheedle
verb
|
|
ikna etmek,
kandırmak,
dil dökmek,
tatlı sözlerle kandırmak
|
bow and scrape
phrase
|
|
sahte bir saygı göstermek
|
lick boots
phrase
|
|
dalkavukluk etmek,
yağcılık etmek
|
See Also in English
curry
noun, verb
|
|
köri,
tabaklamak,
kaşağı,
acılı Hint baharatı,
acılı Hint yemeği
|
with
preposition
|
|
ile,
birlikte,
beraber,
-li
|
favor
noun, verb
|
|
iyilik,
desteklemek,
iltimas,
yardım,
kayırmak
|
|
|
|
|
|