|
English Translation |
|
More meanings for tereddüd
hesitation
noun
|
|
duraksama,
çekinme,
takılma
|
doubt
noun
|
|
şüphe,
kuşku,
güvensizlik,
kararsızlık,
endişe
|
hesitancy
noun
|
|
duraksama,
kararsızlık
|
uncertainty
noun
|
|
belirsizlik,
kararsızlık,
şüphe,
değişkenlik,
kesin olmama
|
wobble
noun
|
|
yalpalama,
bocalama,
sendeleme,
sallanma
|
pause
noun
|
|
durma,
ara verme,
mola,
uzatma işareti,
teneffüs
|
indecision
noun
|
|
kararsızlık
|
hesitance
noun
|
|
duraksama,
kararsızlık
|
perplexity
noun
|
|
şaşkınlık,
kafa karıştıran şey
|
incertitude
noun
|
|
kararsızlık,
şüphe
|
fluctuation
noun
|
|
dalgalanma,
oynama,
değişip durma,
bocalama,
kararsızlık
|
vacillation
noun
|
|
kararsızlık,
bocalama,
sendeleme,
sallanma
|
quandary
noun
|
|
ikilem,
kararsızlık,
kuşku
|
demur
noun
|
|
itiraz,
duraksama
|
oscillation
noun
|
|
salınım,
titreşim,
sallanma,
kararsızlık
|
puzzle
noun
|
|
bulmaca,
yap-boz,
bilmece,
muamma,
şaşkınlık
|
suspense
noun
|
|
belirsizlik,
muallak,
endişe,
merakta kalma,
merakla bekleme
|
vibration
noun
|
|
titreşim,
titreme,
sarsılma,
heyecan
|
irresolution
noun
|
|
kararsızlık
|
indeterminate
adjective
|
|
belirsiz,
belli olmayan,
süresi belirsiz,
kararsızlık
|
shilly-shally
noun
|
|
kararsızlık
|
See Also in Turkish
tereddüd etmeden
adjective, adverb
|
|
without hesitation,
confidentially,
point-blank,
straight away,
straight off
|
tereddüd etmemek
phrase
|
|
do not hesitate,
make no bones of it
|
tereddüd etmek
verb
|
|
hesitate,
falter,
waver,
pause,
seesaw
|
tereddüd eden
noun, adjective
|
|
hesitant,
wavering,
vacillating
|
Similar Words
erteleme
noun
|
|
delay,
suspension,
postponement,
procrastination,
adjournment
|
kararsızlık
noun, adjective
|
|
instability,
indecision,
uncertainty,
unsteadiness,
vacillation
|
isteksizlik
noun
|
|
unwillingness,
reluctance,
aversion,
disinclination,
indisposition
|
şüphecilik
noun
|
|
skepticism,
suspiciousness,
incredulity,
scepsis,
scepticism
|
titreme
noun
|
|
shake,
chills,
flicker,
tremor,
shivering
|
şüphe
noun
|
|
doubt,
suspicion,
question,
uncertainty,
mistrust
|
düşüne taşına verilen kararlar
noun
|
|
intellectual decisions,
second thoughts
|
çelişik duyguları olma
noun
|
|
have contradictory feelings,
ambivalence
|
|
|
|
|
|