|
English Translation |
|
More meanings for özlü
concise
adjective
|
|
kısa,
veciz
|
succinct
adjective
|
|
kısa,
az ve öz
|
substantial
adjective
|
|
önemli,
sağlam,
dayanıklı,
gerçek,
mevcut
|
compact
adjective
|
|
kompakt,
yoğun,
sıkı,
öz,
kısa ve etkili
|
pithy
adjective
|
|
kısa ve öz,
kısa ve özlü,
içerikli,
güçlü
|
brief
adjective
|
|
kısa,
özet,
kısa ve öz
|
sappy
adjective
|
|
ahmak,
budala,
kuvvetli,
canlı,
yaş
|
laconic
adjective
|
|
kısa ve öz
|
lapidary
adjective
|
|
taş,
taşa işlenmiş,
kitabe gibi
|
succulent
adjective
|
|
etli,
sulu,
lezzetli,
dolgun,
dinç
|
juicy
adjective
|
|
sulu,
ilginç,
çekici,
ağız sulandırıcı,
cıvık
|
terse
adjective
|
|
kısa ve öz,
veciz
|
lush
adjective
|
|
bereketli,
bol,
sulu,
içkici
|
starchy
adjective
|
|
nişastalı,
karbonhidratlı,
sert,
resmi,
kolalı
|
sententious
adjective
|
|
kısa ve özlü,
vecizelerle konuşan,
öğüt verir gibi konuşan
|
summary
adjective
|
|
kısa,
seri,
özetlenmiş,
kestirme
|
loamy
adjective
|
|
verimli
|
pulpy
adjective
|
|
etli,
yumuşak,
hamur gibi,
lapa gibi
|
meaty
adjective
|
|
etli,
et gibi
|
capsule
adjective
|
|
kısa
|
racy
adjective
|
|
açık saçık,
müstehcen,
canlı,
ateşli,
özel bir tadı olan
|
See Also in Turkish
en özlü kısım
noun
|
|
quintessence
|
özlü söz
noun
|
|
saying,
motto,
maxim,
apophthegm,
apothegm
|
en özlü kısımla ilgili
adjective
|
|
about the most concise part,
quintessential
|
kısa ve özlü olma
noun
|
|
short and concise,
succinctness
|
özlü bir şekilde
adverb
|
|
concisely,
fundamentally
|
kısa ve özlü
adjective
|
|
short and concise,
pithy,
sententious,
tight,
brief but to the point
|
Similar Words
kısaltılmış
adjective
|
|
abbreviated,
shortened,
abridged,
contracted
|
tek heceli
adjective
|
|
monosyllabic
|
nükteli
adjective
|
|
humorous,
witty,
epigrammatic,
rich,
humoristic
|
kapsül
noun, adjective
|
|
capsule,
capsular,
primer,
module,
cachet
|
telgraf gibi
adjective
|
|
like a telegraph,
telegraphic
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|